Aşı Enstitüsü Seminerleri Dünya Aşı Haftası Özel
29 Nisan 2025
Aşı Ar-Ge Laboratuvarı
Aşı Ar-Ge Laboratuvarı
Aşı Teknolojisi Doktora Programı

Aşı Teknolojisi Doktora Programı ders kataloğu ve bilgi paketi için tıklayınız.

Aşılama, geçmişten günümüze bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde kullanılan en etkili yöntemlerden birisidir. Dünyada çiçek aşısı uygulaması için ilk kanun 1885 yılında Osmanlı'da çıkartılmıştır. Ardından 1996 yılına kadar kuduz, tifo, kolera, dizanteri, veba, verem, tetanoz, difteri, tifüs ve BCG aşılarının üretimi yapılmıştır. Çiçek hastalığı ve çocuk felci artık günümüzde aşılama sayesinde neredeyse görülmemektedir. 

19. ve 20. yüzyıl pek çok bulaşıcı hastalığa karşı yeni aşıların üretildiği ve yaygın olarak kullanılmaya başlandığı bir dönem olmuştur. Bu süreç günümüzde de COVID-19 pandemisi nedeniyle hızlanmıştır. Pandemi sürecinde, hastalığın önlenmesini ve bulaşı azaltmaya yönelik aşı geliştirme çalışmalarına yoğunlaşılmıştır. Bu dönem, konvansiyonel atenüe aşıların ötesinde yeni teknolojik yaklaşımların aşı geliştirme çalışmalarındaki rolünün ve önemininin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Aşı ve aşı teknolojisinin önemi, geleneksel aşıların etkililiğinin yetersiz kaldığı ve güncel teknolojinin takip edilmesinin kaçınılmaz olduğu pandemi döneminde yeniden gündeme gelmiştir. Covid-19 pandemisinin ötesinde, tüberküloz ve Hepatit B gibi aşısı bulunan ancak istenilen potensin sağlanamadığı hastalıklar için de yeni aşı formülasyonlarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır. 

Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için asırlardır kullanılan aşılar, son zamanların en ölümcül hastalıklarından biri olan kanseri önlemek ve hatta tedavi etmek için araştırılmaktadır. Hastalıkların kontrol altına alınabilmesi ve tedavisi amacıyla ülkemizde ve dünyada hızla devam eden aşı çalışmaları ile üretimi ümitle beklenen aşıların; immünojenik, stabil, güvenli ve uzun süreli bağışıklığı indükleme kapasitesine sahip olması gereklidir. Bu gereksinimleri karşılayabilmek için aşı adaylarının koruyucu rollerinin kapsamlı bir şekilde anlaşılması, oldukça karmaşık olan hastalık etmeninin antijenik yapının açığa çıkarılması, moleküler biyolojisi ve patojenitesinin net bir şekilde ortaya konması gereklidir. Ayrıca ürün haline getirilen bir aşı formülasyonunda viral klerens, akut toksisite, subakut toksisite, sterilte, potens, saflık, fiziksel testler (görünüş, pH, renk, bulanıklık, partikül miktar tayini), osmolalite gibi kritik parametre sonuçlarının da gösterilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bir aşının laboratuvar öncesi araştırmadan klinik uygulamaya kadar her basamakta yeni teknolojik yaklaşımların araştırılması, öğrenilmesi ve aşı üretimine entegre edilmesi gerekmektedir. Özellikle COVID-19 pandemisi sırasında yaşanılan küresel sorun, ülkelerin kendi aşılarını geliştirmelerinin stratejik bir zorunluluk olduğunu da göstermiştir. 

Aşı Enstitüsü; toplumsal, ekonomik ve bilimsel gelişmeye katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur. Bu amaç doğrultusunda aşı alanında en üst düzeyde eğitim vermek, nitelikli akademisyenler yetiştirmek, aşı ile ilgili bilgi üretilmesini ve kullanılmasını sağlamak, aşı çalışmalarına ilişkin konularda farkındalık ve duyarlılık yaratmak, paydaşlarla işbirliği kurmak,  alana bilimsel katkı sağlayabilecek öğrenciler yetiştirmek en temel hedeflerimizdendir.